24 Eylül tüm dünyada Ailevi Hiperkolesterolemi  Farkındalık Günü olarak değerlendiriliyor. Amacı dünya genelinde hastalıkla  ilgili farkındalığı artırmak olan Ailevi Hiperkolesterolemi Farkındalık Günü  nedeniyle basın açıklaması yapan Ege  Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr.  Meral Kayıkçıoğlu erken tanı ve tedavinin önemini dikkat çekti.  
                    
                      
                        Erken tanı ve tedavi ile hastaların tamamen normal bir  hayat yaşayabileceklerini belirten Prof. Dr. Meral Kayıkçıoğlu, bu sayede genç  kalp krizlerinin ve erken ölümlerin engellenmesinin mümkün olabileceğini  söyledi. Hastalığın tedavisinin kolesterol düzeylerinin sürekli olarak düşük  tutulması anlamına geldiğini ifade eden Kayıkçıoğlu ayrıca şu bilgileri  paylaştı. 
                          Ailevi hiperkolesterolemi, ülkemizde diğer  ülkelere göre daha sık görülen bir hastalık… 
                                                      Ailevi  hiperkolesterolemi hastalığında; LDL-kolesterol yani kötü kolesterolün  yıkımındaki kalıtsal bir bozukluğa bağlı olarak kan kolesterol düzeylerinin çok  yükselmesi söz konusudur. Aşırı yükselen kolesterol de damarlarda ve dokularda  birikerek kalp damar hastalıklarına yol açıyor. Üstelik bu hastalarda  doğdukları andan itibaren yüksek kolesterole maruz kaldıklarından çok erken  yaşlarda kalp krizleri, inme ve ani ölümler görülebiliyor.                             | 
                          | 
                          | 
                       
                     
                    “Ailevi yüksek kolesterol olarak da tanımlayabileceğimiz  bu hastalıkta en büyük sorun yüksek kolesterole uzun süreli maruziyet sonucunda  damarlarda biriken kolesterolün sertleşme yapması ve erken kalp krizlerine yol  açması.” 
                    Tanısı  kolay! 
                    Hastalığın tanısını koymak oldukça basittir. Sadece kan  lipit (yağ) düzeylerinin ölçülmesi, fizik muayene ve aile öyküsünde erken kalp  krizleri (55 yaş öncesi) sorgulaması ile rahatça tanı konulabilmektedir. Tanı  kriteri olarak LDL-kolesterol düzeyinin ilaç kullanmazken 190 mg/dl’nin  üzerinde olması (çocuklarda 160 mg/dl’nin  üzerinde) ve kişinin kendinde veya akrabalarında erken kalp krizlerinin  varlığı değerlendirilmektedir.  Ailevi  hiperkolesterolemi, genetik olmasına rağmen tanısı  için genetik test yapmaya ihtiyaç duyulmaz. Tanısı  basitçe konmasına karşın en büyük sıkıntı, kolesterol yüksekliğinin kalp damar  hastalığı yapana kadar hastada bir sıkıntı hissi, bulgu yaratmamasıdır.  Bu  nedenle hastalar hekime başvuruda geç kalıyorlar.Farkındalıkla bu durumun  üstesinden büyük oranda gelinebileceğini düşünüyorum.   
                    Hastalığın  seyri doğrudan kan kolesterol düzeyine bağlı 
                                          Kolesterol  ne kadar yüksekse, kalp damar hastalıkları o kadar erken yaşta başlıyor. Eğer  LDL-kolesterol düzeyleri 500 mg/dl’den yüksekse ki bu hastalarda hem anne hem  babadan gelen hatalı genlerin varlığı söz konusudur, bu tip hastalarda daha 8-9  yaşından itibaren kalp damarlarında tıkanıklık başlayabiliyor. Eğer tedavisiz  kalırlarsa maalesef 20-30’lu yaşlara varmadan hayatlarını kaybedebiliyorlar.  Heterozigotlar yani genetik bozukluğu tek  ebeveynden alan hastalarda ise LDL düzeyleri 190 ila 400 arası değişiyor ve  sıklıkla karşımıza 30-40’lı yaşlarda erken kalp krizleriyle geliyorlar. Bu  hastalık aslında kolesterol yüksekliğinin zararlarının da kanıtını  oluşturmakta: nitekim bu hastalarda kan kolesterol düzeyi ne kadar yüksekse,  kalp damarlarında tıkanmalar o kadar erken başlamaktadır.  
                    
                      
                        ''LDL  düzeyleri > 190 m/dl (çocukta >160 mg/dl) olan kişilerde ailesinde veya  kendisinde 50 yaş öncesi kalp damar hastalığı varsa mutlaka ailevi  hiperkolesterolemi araştırılmalıdır. Ancak erken tanı ve tedavi ile bu hasta  grubunda genç kalp krizlerini ve ölümleri engelleyebiliriz.''   | 
                       
                     
                    Türkiye ‘de 50 yaş öncesi kalp krizleri  görülme oranı %20 iken Avrupa’da erken kalp krizleri %10’u geçmiyor 
                     Ülkemizde erken yani genç yaşta kalp krizleri görülme oranı Avrupa ile  kıyasladığımızda çok daha sık. Hatta rakam vermek gerekirse bizde kalp krizlerinin %20’si 50 yaş öncesi gelişirken  Avrupa’da görülen erken kalp krizleri oranı %10’nu geçmiyor. Avrupa’da ortalama  kalp krizi yaşı 60-65 arası iken ülkemizde tam 10 yaş daha erken bir ortalama  görüyoruz.Ülkemizdeki bu erken  kalp krizlerinde Ailevi Hiperkolesterolemi (AH), önemli bir etken olarak  karşımıza çıkıyor.  
                    Özellikle akraba evliliklerinin yaygın olduğu toplumlarda hastalık görülme  sıklığı daha yüksek! Hekimler bir hastaya  AH tanısı koyduklarında mutlaka bütün aileyi taramalı! 
                    Genetik bir hastalık  olduğundan ve kalıtım şekli de baskın olduğundan bu hastalık, değişik dereceden  de olsa birinci derece akrabaları etkilemektedir. Hekim arkadaşlar, AH tanısı  koyduklarında mutlaka bütün aileyi taramalı ve tedaviye davet etmelidirler.  Aksi halde genç kalp krizlerinin ve erken ölümün önüne geçmek mümkün değil. 
                                          Yakın zamana kadar  hastalığın genetik kökenli olması nedeniyle nadir görüldüğü sanılıyordu. Ancak  özellikle akraba evliliklerinin yaygın görüldüğü kapalı toplumlarda sıklık  oranı yüksek. Türkiye’deki sıklığını tam olarak bilmiyoruz ama taşıyıcılık  (heterozigot tip) oranı tahminen 100’de 1 ile 300’de 1 arasında değişiyor. Bu  çok yüksek bir oran. Homozigot formu ise nadir hastalıklar kapsamında.  
                    AH  tedavi edilebilir bir hastalık 
                                          Tedavide  hedefimiz: kolesterol düzeylerinin hızlıca düşürülmesi ve kalp krizlerinin  engellenmesi. Bu hastalar doğdukları andan beri yüksek kolesterole maruz kaldıkları  için kalp damar hastalıkları için yüksek riskliler. Bu yüzden tedavi ile LDL  düzeyinin 70 mg/dl’nin altına düşürmek gerekiyor. Ne kadar erken saptanır ve  kolesterol düzeyleri tedavi altında tutulabilirse hastalar o kadar uzun bir  yaşama kavuşuyor.  
                    Altta yatan genetik bozukluğun tipine bağlı olarak  tedaviye verilen yanıt değişkenlik gösteriyor. Hafif formlarında statin benzeri  ilaçlar işe yararken homozigotlarda maalesef ilaçlar etkisiz kalıyor. Bu  hastalarda LDL-aferezi ile kandan kolesterolün uzaklaştırılması ve süzülmesi gerekiyor.  Hayat kurtarıcı olan bu tedavinin etkisi ancak en fazla bir hafta sürmekte ve  düzenli olarak bu işlemin ömür boyu haftada bir defa uygulanması gerekmektedir.  Kalp damar hastalığının gelişimini engelleyebilmemiz için bu tedaviye 6-7 yaş  döneminden başlanması oldukça önemli.  
                    Dolayısı ile farkındalık  yaratmak hayat kurtaracaktır. Unutulmamalıdır ki; Ülkemizde yaygın bir  sağlık sorunu olan AİLEVİ  HİPERKOLESTEROLEMİ, doğumdan itibaren yüksek kolesterole maruziyete neden  olmakta ve erken kalp damar hastalıklarına yol açmaktadır.  
                     |