Anasayfa
Hakkımızda
Yayın Kurulu
Arşiv
Künye
İletişim
Ayın Konusu
Kongre Takvimi
Kitap Köşesi
Sağlık & Tıp Dernekleri
 
 
 
 
 
 
 
KONGRE HABERLERİ
 

TÜRK NÖROŞİRÜRJİ DERNEĞİ’NİN 30. BİLİMSEL KONGRESİ
“BİRLİKTE DAHA İLERİYE” SLOGANIYLA
ANTALYA'DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ

 

Almanya, Japonya ve İran Nöroşirürji Dernekleri başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinden beyin cerrahları Türk Nöroşirürji Derneği’nin 30. Bilimsel Kongresi için 8-12 Nisan 2016 tarihleri arasında Antalya Belek’te bir araya geldi.

 

Beyin cerrahisi konusunda ulusal ve uluslararası düzeyde bilim insanlarının katıldığı Türk Nöroşirürji Derneği’nin 30. Bilimsel kongresi kapsamında düzenlenen basın toplantısına katılan;Türk Nöroşirürji Derneği ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Zeki Şekerci, Prof. Dr. Memet Özek, Prof. Dr. Tanju Uçar, Prof. Dr. Selçuk Peker ve Prof. Dr. Ayhan Attar’ın yanı sıra Dünya Nöroşirürji Dernekleri Başkanı Prof. Dr. Franco Servadei ile Alman Nöroşirurji Derneği Başkanı Prof. Dr. Prof. Dr. Volker Seifert, beyin ve sinir cerrahisi alanında gelişmeler hakkında önemli bilgiler paylaştı.

 

Türk Nöroşirürji Derneği ve Kongre Başkanı Prof.Dr Zeki Şekerci kongre hakkında şu bilgileri verdi:“Dünyanın ve ülkemizin önde gelen akademisyenlerinin bilgi ve tecrübelerini aktardığı İran, Almanya ve Japon Nöroşirürji Dernekleri'nin de katıldığı 30. Bilimsel Kongremiz, nöroşirürji alanında pek çok yeniliğin ve teknolojik gelişmelerin konuşulduğu bir kongre oldu.

Congress of Neurosurgical Surgeons (CNS),German Society of Neurosurgery (DGNC)’nin katkıları ve Neurosurgical Society of Iran (IRNESO) katılımları ile gerçekleştirilen kongremizde dünyanın ve ülkemizin önde gelen akademisyenlerinin bilgi ve tecrübelerinin katılımcılara aktarılması hedeflendi. Seminerler, isimlendirilmiş konferanslar, paneller, olgu tartışmaları ve uzmanına danış oturumları ve video sunumları ile nöroşirurjinin ana konuları ele alındı. Ayrıca kongre öncesinde ulusal ve uluslararası uzman akademisyenlerin katılımı ile 2. dönem 1. IBNC kursu ‘Nörotravma ve Fonksiyonel Cerrahi’ ana temasıyla düzenlendi.

Türk Nöroşirürji Derneği akademik anlamda dünyanın en büyük 6. derneğidir. Şu an ülkemizde 1642 aktif çalışan beyin cerrahisi uzmanı ve 600'e yakın akademisyen ile Dünya'nın ve Avrupa’nın sayılı derneklerinden biridir. Derneğimizin en önemli amaçları mesleki hakları çıkarları korumak, nöroşirürji eğitim standartlarını yükselterek standartı sürdürmek ve halkı doğru bilgilendirmektir.''

Nöroşirurjinin alt branşlaşması,eğitim ve hizmet sorunlarına da dikkat çeken Prof.Şekerci: " Sağlık Bakanlığı son on yıla sağlıkta dönüşüm adı altında ciddi bir düzenleme başlattı. Ancak şu an hasta ve hekimi memnun etmeyen bir politika haline geldi. Yılda 120 milyon poliklinik yapılıyor. 150 hasta polikliniği ile hasta tedavi etmiyorsunuz.Gerçek hasta oranı %3’ü geçmez.Hızlı reçete yazdırmak SGK’yı batırmaktan başka bir şey değil. Sistem bu noktaya geldi.Dünyanın hiçbir ülkesinde de böyle bir sistem yok. Medeni, gelişmiş toplumların gelişmişlik ölçütü yaşlısına, hastasına çocuğuna ve yeni doğacak çocuğuna verdiği değerle ölçülür. Toplum koruyucu hekimliği ile birlikte %3'lük gruba giren gerçek hastalar için, hiç bir sınır tanımadan destek veriyorsanız medenisinizdir.Diğer taraftan açılan tıp fakültelerindeki sorunlar, bizim alanımız olan nöroşirurjiye de yansıdı. Dernek olarak çabamız ve amacımız maddi manevi tüm imkanlarımızla eğitim standartını yakalamak. Kendi branşımızda yılda 45-50 daha eğitim vermeye çalışıyoruz. Karşılıklı iletişim için de sadece kendi ülkemizde değil, Ortadoğu, Asya ve Afrika’dan genç beyin cerrahlarına da eğitim vermeye çalışıyoruz. Eğitim ve branşlaşmayı çözemezsek, yeni uzman yetişmeyecek ve gelecekte uzman bulamayacağız’’ dedi.

''TÜRKİYE, NÖROŞİRÜRJİ ALANINDA ÖNDE GİDEN ÜLKELERDEN BİRİ''

Prof. Dr. Franco Servaei
Dünya Nöroşirürji Derneği Başkanı

Dünya Nöroşirürji Derneği Başkanı Prof. Dr. Franco Servaei, Türkiye gibi beyin cerrahisi alanında gelişmiş bir ülkenin bu alanda henüz çok yeni olan ülkelere destek vermesinin ender örneklerden biri olduğunu belirterek “Türkiye nöroşirürji alanında önde giden ülkelerden biri. Türk Nöroşirurji Derneği’nin beyin cerrahisine verdiği desteği takdir ediyoruz. Tüm dünya ülkelerine açık olan eğitim programında bu sene de dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen 150 öğrenciye burs verilerek eğitim sağladı. Beyin ve sinir cerrahisinde oldukça gelişmiş bir ülke olan Türkiye’nin,çevre ülkelere ne kadar eğitim dağıtabildiği açısından da oldukça önemli ve güzel bir örnek. Nöroşirurji alanında yüksek bir seviyede olan bir ülkenin kendisinden daha düşük seviyedeki ülkelere eğitim vermesi çok ender bir örnektir. Türk nöroşirürji tarihi aslında dünya nöroşirürji tarihini de yansıtmaktadır.Beyin cerrahisinde çok önemli bir köşe taşı olan Prof.Dr.Gazi Yaşargil’i  bu kongrede dinleme ve nöroşirurji tarihinin geçişi noktalarında kendisini izleme fırsatı bulduk.Dünya Beyin Cerrahisi Federasyonu’nun da resmi olarak açıkladığı gibi 2017‘de İstanbul Dünya Nöroşirurji Kongresi’ne ev sahipliği yapacak. Günümüzde güvenlik sorunu Türkiye’ye özgün değil,tüm dünya da ve Avrupa’da da sorun. Kongrenin mükemmel koşullarda düzenleneceğine eminiz. Kongrede yer almaktan mutluluk duyacağız’’ dedi.

''BEYİN VE SİNİR CERRAHİSİNDE EĞİTİM, DENEYİM ,TEKNİK BİRLİKTE OLDUĞUNDA BAŞARI SAĞLANIR''

"Dünya federasyonunu olarak eğitimleri oldukça önemsiyoruz ve üstleniyoruz. Beyin cerrahisi sadece video izlenerek yapılabilecek bir alan değil. Sadece cerrahi işlemin nasıl yapıldığı ile birlikte asıl onun arkasındaki temel fikir önemli. Hastaya o cerrahi gerekli mi sorusunun sorgulanması ile hangi basamaklardan yola çıkılacağı, ameliyat endikasyonu gibi devam eden bir çok basamak ve süreçle karşı karşıyasınızdır. Bu ise master dediğimiz üstadın beyninin içinde oluşan bir süreç. Bu nedenle içinde cerrahi video izleme de olacağı  eğitim, teknik ve teorik bilgi ile birlikte olmalıdır. Bugün tek başına videolarla eğitim ne derece etkin, bundan emin değiliz. İnternette izlediğiniz beyin ameliyatı  kolay geliyor ve hastaya uygulamaya kalkıyorsunuz. O noktaya gelebilmek için tecrübe ile pişmeniz lazım. Bundan yoksun olup sadece videoda gördüğünü yapmaya kalkarsanız bu büyük tehlike yaratacaktır. Bu nedenle eğitim süreci sıfırdan başlamalı. Geçen yıl Roma’da düzenlenen kongrede de tartıştığımız konulardan biri eğitim konusuydu. Çünkü nöroşirurjide 18 alt konu var bu fazla, 6 da sınırlaması lazım. Ancak bir beyin cerrahi yetişirken her konuda yetişmeli, öğrenmeli ve sonra branşlaşmalı. Koşullarına ve çalıştığı yere göre ihtisaslaşmalı."

BEYİN CERRAHİSİNDE SON BİR YILDA ÖNEMLİ YENİLİKLER VAR.
Beynin damar hastalıklarının tedavisinde oldukça yenilikler var. Örneğin anevrizma baloncuklarında ve AVM dediğimiz beyin damar yumaklarının tedavisinde önemli gelişmeler var.İkincisi travma hastalarının bakımlarında oldu. Aslında beyin cerrahisi açısından ana hedef travmanın önlenmesi. Bu önlemlerle İtalya’da 2003 yılında 18bin hayat kurtarılmıştır. Nöroonkoloji alanında gerek cerrahi teknikler, gerekse hedefe yönelik kemoterapi ajanlarının kullanılması ön plana çıktı. Omurga cerrahisinde perkütan ameliyatlar ön planda ve kafa tabanı endoskopik girişimler son zamanlarda en çok öne çıkan yenilikler."

TÜRK BEYİN CERRAHİSİ YENİ TEKNİKLERDE OLDUKÇA BAŞARILI
Prof. Dr. Volker Seifert
Alman Nöroşirürji Derneği Başkanı

Beyin cerrahisinin son 15 yılda diğer dallara göre ciddi yol kat ettiğini belirten Alman Nöroşirürji Derneği Başkanı Prof. Dr. Volker Seifert da  son dönem beyin ve sinir cerrahisinde gelişmelerin kısa bir özetini verdi: "Beyin ameliyatlarında endoskopik cerrahi tekniklerle artık daha küçük kesilerle tümörü çıkartmak mümkün. Navigasyon tekniği ile kafatasındaki minik bazı tümörleri bile etraftaki dokulara zarar vermeden tedavi etmek mümkün. Görüntüleme tekniklerindeki gelişmeler örneğin 3D  tekniği gibi tekniklerle, minimal invaziv tekniklerle dokuya zarar vermeden sadece hastalıklı bölgeye hedef alan tedaviler var. Anevrizmalarda artık endovasküler tedaviler günümüzde sıklıkla kullanılıyor. Gamma Knife-Cyberknife radyocerrahi tekniği ile de hastalara daha konforlu tedaviler sunulabiliyor. Gamma Knife ile gördük ki küçük tümörlerde ameliyata gerek kalkmaksızın tümörün tedavi edilmesinde, bazen de büyük tümörlerde ameliyat sonrası kalan veya özellikle hastaya zarar vermemek amacıyla bırakılan küçük parçaların tedavisinde son derece başarılı sonuçlar alınmaktadır. Türk beyin cerrahisi bu konuda da oldukça başarılı."

"GAMMA KNİFE GÜVENLİĞİNİ VE BAŞARISINI KANITLAMIŞ BİR TEDAVİDİR"
Prof. Dr.Selçuk Peker

"Gamma Knife veya Cyberknife olarak da bilinen teknik,normal radyoterapi tekniğinden farklıdır.Klasik radyoterapide daha geniş bir alana daha uzun sürelerde radyasyon veriliyor. Kabul edilebilir oranlarda da normal dokuya radyasyon geliyor.Bazı hastalıklarda radyoterapi kullanmak zorundasınız. Radyocerrahide ise çok küçük bir alana ve yüksek dozda veriliyor. Cihazların teknolojik özellikleri sayesinde sadece kafatasının içindeki örneğin 2-2.5 mm bir alana radyasyonu odaklayabiliyorsunuz.Bu durumda etraftaki doku etkilenmiyor yada sıfıra yakın radyasyon geliyor. Radyocerrahi verilen uygun hastalarda buna bağlı tümörler ortaya çıkıyor gibi olumsuz görüşlere ilgili herhangi bir bilimsel yayın yoktur. 1968 yılından beri dünyanın her tarafında yüzbinlerce hastaya kullanıldı. Güvenliliğini kanıtlamış bir tedavidir. Ancak her konuda olduğu gibi bu konuda da tecrübe ve uzmanlık önemli."

"BEYİN CERRAHİSİNDE KÖK HÜCRE TEDAVİLERİ HENÜZ ARAŞTIRMA AŞAMASINDA"
Prof. Dr. Ayhan Attar

"Kök hücre çalışmaları hakkında bilgi veren Prof. Dr. Ayhan Attar bir çok alanda araştırma aşamasında olduğunu ancak sonuçlanması ve başarıya ulaşmasında finansal desteğin şart olduğunu vurduladı. Prof. Dr. Ayhan Attar:" Çok önemli fonksiyonları olan kök hücre tedavileri beyin cerrahisi için de  gelecekte önemli bir yer teşkil ediyor. Kök hücrelerin hemen hemen her hastalığı tedavi etme potansiyeli olduğu söyleniyor ancak her alan için henüz tam ispatlanmış bir durum yok. Şu an araştırma aşamasında çalışmalar var. Örneğin Parkinson, Alzheimer, ALS gibi henüz tedavisini bilmediğimiz hastalıklarda, hayvan deneyleri ve küçük gruplarda klinik araştırmalar yapılıyor.

Kök hücrelerle ilgili aşı çalışmalarında ise tümör hücrelerine karşı duyarlığını arttırdığı düşünülüyor. Ayrıca omurilik yaralanmalarında felç geçiren fareler üzerinde bazı çalışmalar yapılmıştır.Önemli veriler  ve iyi sonuçlar elde edilse de henüz klinik araştırma fazındadır. Birçok alanda deneysel sonuçlar varsa da kişisel bazda çalışmalar devam ediyor. ALS üzerinde başka bir çalışma var.yapılan diğer bir çalışma var ancak onda da henüz elimizde sonuçlar yok.Tüm bu çalışmaların yapılabilmesindeki en önemli sorun finans ve destek sorunlarıdır. Ülkemizde bu konularda klinik araştırmalar yapılıyor. Ancak uymak zorunda olduğumuz bir dizi denetim mekanizmaları ve protokol var. Araştırma da finasman sorunlarımız da var.Ülkemizde hiçbir araştırma SGK tarafından desteklenmiyor. Araştırmalar oldukça pahalı. Finansmanı araştırma yapan kişi kendi karşılamak durumunda kalabiliyor. Aslında tüm hastalıklar için araştırma imkanımız var ancak yeter ki şartlar uygun olsun’’ dedi.

" ÜLKEMİZDE HER BİN DOĞUMDAN ÜÇÜNDE SPİNA BİFİDA GÖRÜLÜYOR"
Prof Dr Memet Özek

Prof Dr Memet Özek ülkemizde her bin doğumdan üçünde görülebilen pediatrik nöroşirurji alanına giren Spina Bifida ve son dönemlerde sıkça konuşulan ‘Fetal Cerrahi’ hakkında bilgiler verdi: ''Fetal cerrahi anne karnında gelişmekte olan bebeğin geçici çıkartılıp bir cerrahi işlem yapılıp, tekrar yerine konulmasıdır. Bizim beyin cerrahisi alanında uygulama pratiği bulduğu alan da Spina Bifida. Maalesef Türkiye’de sıklığı binde üçtür. Bu durum koruyucu sağlık sistemi açısından ülkemizin bir zafiyettir. Spina bifida; bebek omur iliği gelişirken örneğin düz bir kağıt halinde iken daha sonra bir tüp haline geliyor. Bu tüpün oluşması esnasında sorun ortaya çıkarsa, bebekler ayak hareketlerinde yürüyemeye engel olacak kadar güçsüzlük, idrar, dışkılama problemleri ve ileri dönemde cinsel fonksiyon problemleri ile doğuyorlar. Ağır olan bu tabloya eklenecek iki problem daha var; Chiari2 Malformasyonları ve Hidrosefali. Chiari2 beyinciğin omurilik kanalına fıtıklaşması, hidrosefali de beyinde su birikmesidir. Yani çocuk bir dolu yükle doğuyor.’’

"FOLİK ASİT EKSİKLİĞİ SPİNA BİFİDA’NIN EN ÖNEMLİ SEBEBİ!"

"Spina Bifida ülkemizde halen ve ciddi sorun. Spina bifidanın nedenlerini tek bir şeye bağlayamayız ama ülkemizde büyük oranda folik asit eksiliğinden kaynaklı diyebiliriz. Ülkemizde folik asit eksikliği spina bifidalı bebek doğumlarında çok önemli bir faktör ve bu kesin. Bu konuya odaklanmış ülkelerde rakam dramatik olarak düşüyor. Ve toplumun bu konuda bilgilendirilmesi çok önemli. Spina bifida oluşmama tedbirlerini almak aslında zor değil. Örneğin dünya haritasında bulmakta zorlanabileceğimiz bir ülke Kostarika’da 15 sene öncesinde spina bifida oranı bizim üç katımızdı. Şu anda sıfır! Nüfusu bize göre az olabilir ancak orada devlet politikası olarak ekmeğe folik asit konuluyor. Bir aksama olmasın diye de devlet herkesin buğdayını alıp un haline getirirken içine folik asit ekliyor. Sağlık hizmeti vermek kadar ,sağlıklı nesil yetiştirmekte önemli. "

''GEBELİKLERİN PLANLI YAPILMASI LAZIM!''

"Ülkemizde genç bir nüfus var. Yeni evlenenlere ve çocuk sahibi olmak isteyenlere bunun önemi anlatılmalı. Gebeliklerin planlı olması lazım. Folik asitin hamile kalmadan en az 3 ay folik asit alacaksınız, korunma yöntemini kaldıracaksınız ve gebe kalındığı anlaşılana kadar da folik asite devam edeceksiniz. 3 ay alıp bırakıp 2 yıl sonra hamile kalmak sorunu çözmüyor. Çünkü Spina Bifida gebeliğin 4.haftasının sonunda gelişiyor. Folik asit eksikliğinde farkında değilseniz hamile olduğunuzu anladığınızda zaten iş işten geçmiş ,bebek spina bifida olmuştur. Ve yapacak bir şey yoktur. Önemli olan, olmasını engellemek.

Bu konuda yapılan çalışmalarda iki hipotez var. Omurilikte sıkıntı varsa ve buna yapabileceğiniz bir şey yok. Diğeri ise omuriliği açık bebek ana karnında hareket ederken sağa sola çarpıyor yahut annenin rahim sıvısının kimyasal etkisi omuriliğe zarar veriyor. Bunu önleyebilir miyiz diye fetal cerrahi ortaya çıktı. Gebeliğin 20-26. haftalarında cerrahinin yapılması gerekiyor.26.haftayı geçtiğinizde bu koruyucu nitelik ortadan kalkıyor.

Fetal cerrahinin pozitif tarafı; fıtıklaşma dediğimiz chiari 2’nin oluşmasına engel olması. Dolayısıyla fetal cerrahi ile doğum sonrası hidrosefali gelişmesi %50 önleniyor ama, idrar ve dışkılama problemini önlenemiyor. Her girişimin artısı ve eksisi olduğu gibi fetal cerrahinin de dezavantajları var. Gebeliğin erken sonlanması, premetüre doğum, rahim içi yapışıklıklar, oligohidramnios yani rahim sıvısında azalmalar olabiliyor. Doğacak bebeğin hipoksi yani beynine yeterli oksijen gitmeme riski var. "

" FETAL CERRAHİ SON DERECE KARMAŞIK BİR CERRAHİ MÜDAHALEDİR."

Fetal cerrahi ilk kez deneme amaçlı 1998 yılında Philadelphia’da yapıldı. Amerika’da her tıbbi uygulama ciddi denetim altındadır.2003-2010 arasında üç merkezde 183 hastaya denendikten sonra, sonuçlar 2010’ da sonuçları yayınlandı. Bu işlemin aktif yapıldığı merkezler arasında 7 merkezle Amerika ve 1 merkezle Brezilya var. Avrupa’da ise başlangıç halinde Polonya ve İsviçre geliyor. İsviçre’de bugüne kadar 13 vaka yapılmıştır. Amerika bu işin denetimi raydan çıkmasın diye fetal cerrahi hangi koşullarda yapılabilir diye bir yönetmelik çıkardı.

Ülkemizde fetal cerrahi henüz yapılmamıştır. Çünkü öncelikle bunun hangi koşullarda yapılması gerektiğinin tanımlanması lazım. Bizim açımızdan önemli olan bu ekibin olmazsa olmazı çocuk beyin cerrahisidir. Çocuk beyin cerrahisi bilim dalı Türkiye’de 1991 yılında kurulmuştur. Sonra YÖK tarafından bilinmeyen bir nedenle iptal edilmiştir. Bugün maalesef resmi Bakanlık, YÖK onaylı hiçbir beyin cerrahisi alt branşı yoktur. Bizim asıl buradan işe başlamamız lazım. Örneğin Fetal cerrahide en az 11 uzmanın olması lazım. Bunun eğitimlerinin alınması lazım. Dernek çatısı altında 51 Pediatrik Nöroşirürjiyen var. Yeni uzmanlara ihtiyaç var. Akademik eğitim için alt branşlaşmanın yapılanması lazım. Sadece Bakanlık nezdinde değil YÖK’ün bu konuda devrede olması lazım."

"FONKSİYONAL NÖROŞİRURJİ İLE TEDAVİ ALANLARI GELİŞİYOR! "
Prof.Dr.Tanju Uçar

Fonksiyonal nöroşirurji alanına giren çalışmalar hakkında bilgi veren Prof.Dr.Tanju Uçar umut vadeden yeni gelişmeleri aktardı."Fonksiyonal nöroşirurji yani hareket bozuklukları istemsiz hareketler, ellerde titremeler, hareketlerde yavaşlamalar, mental bozukluklar gibi işlevleri kapsayan alan. Tedavinin temel mantığı modüle etmek, yönetmek. Beynin bu tip rahatsızlıklarında ilgili bu bölümleri hedef seçerek, elektriksel bir uyarı yöntemi kullanarak nörokimyasal mekanizmaları etkileme ve yönetmeye çalışılmaktadır.Parkinson'da beyinin o bölgesindeki çalışma sisteminde bir bozukluk vardır.İlaçlarla yönetmeye çalışırsınız,ya da derin beyin stimülasyonu ile hedefe ince bir elektrot yerleştirerek diğer adıyla beyin pili de denilen sistemle modüle etmek. Parkinson da bu tedavi çok klasiktir ve uzun yıllardır yapılmaktadır. Mazisi yıllara dayanan epilepsi de ise ilaç tedavileri, açık ameliyatlarla cerrahi tedaviler gibi yöntemler dışında özellikle dirençli ve inatçı epilepside şimdilik her hastada birinci tedavi olarak henüz kullanılmamaktadır ancak son çare olarak kullanabiliyor. Bu yöntemle tedavi edilen hastaların artması, sonuçların olumlu olması belki bu tedaviyi öne çekebilir. Bu alanda ve başka bir çok alanda da çalışma var. Örneğin obezite için de birkaç çalışma var. Alzheimer için de yeni yaklaşımlar var. Başka bir çalışma aşamasında tesadüfen bulunan bu çalışmada hafızayı ve mental fonksiyonlarının da düzeltilebileceği düşünülüyor.Belki yakın gelecekte ağır psikiyatrik bozuklukların tedavisinde yeni çalışmalar ortaya çıkacak. Tüm bu çalışmalarda başarı oranlarının yüksek olduğu ifade ediliyor ancak sayılar yüksek olmadığından başarı oranını net oran vermek çok doğru değil. "

14 Nisan 2016
Copyright © populersaglikdergisi.com