Anasayfa
Hakkımızda
Yayın Kurulu
Arşiv
Künye
İletişim
Ayın Konusu
Kongre Takvimi
Kitap Köşesi
Sağlık & Tıp Dernekleri
 
Reklam Vermek İçin
 
 
Sağlık : Kronik Böbrek Hastalıkları
 
Kronik Böbrek Hastalığı
 
''Kronik böbrek hastalığı (KBH), dünyada ve ülkemizde epidemi halini almış önemli bir halk sağlığı sorunudur. ''
Prof.Dr. Gültekin Süleymanlar
Türk Nefroloji Derneği Başkanı
 

Kronik böbrek hastalığı (KBH), dünyada ve ülkemizde epidemi halini almış önemli bir halk sağlığı sorunudur. Giderek artan sıklığı, yol açtığı yüksek sakatlık ve ölüm oranları, yaşam kalitesini ciddi şekilde etkilemesi, farkındalığının düşük olması ve tedavisi için gereken böbrek işlevini yerine koyma tedavilerinin yüksek maliyetleri nedeniyle toplumsal yükü büyük olan bir hastalıktır. Klinik çalışma sonuçlarına göre dünyada Kronik Böbrek Hastalığı oranları %10-13 arasında saptanmıştır. Bu oranlara göre dünyada 500 milyondan fazla insanda KBH olduğu tahmin edilmektedir. Diğer deyişle genel olarak her 10 yetişkinin birinde değişik derecelerde kronik böbrek hastalığı olduğu düşünülmektedir.

Türk Nefroloji Derneği tarafından gerçekleştirilen KBH (Kronik Böbrek Hastalıkları) Prevelans Çalışması (CREDIT) ile Türkiye’deki genel yetişkin populasyondaki KBH oranı %15,7 olarak bulunmuştur. Diğer deyişle yaklaşık her yetişkin 6 kişiden birisinde KBH olduğu tahmin edilmektedir. Düşük GFH (<60 ml/dk) olan hasta oranı ise %5.2 olup her 18 yetişkinden birisinde kritik düzeyde KBH olduğu saptanmıştır. Bu oranlara göre KBH nın 7.3 milyon yetişkini etkilediği ve bu hastalardan yaklaşık 2.4 milyon kişinin <60 ml/dk nın altında GFH a (Evre3-5) sahip olduğu tahmin edilmektedir.

Ülkemizde KBH sıklığının kadınlarda, yaşlılarda, bazı coğrafik bölgelerde (Marmara ve Güneydoğu Anadolu) ikamet edenlerde, kırsal bölgede yaşayanlarda, hipertansiyon ve diyabet hastalığı olanlarda daha sık görüldüğü belirlenmiştir. CREDIT çalışmasında kronik böbrek hastalığı açısından risk oluşturan durumların sıklıkları da incelenmiştir. HT oranı:%32,7, DM oranı:%12.7, obezite:%20.1, karın bölgesi şişmanlığı:%32.1, metabolik sendrom:%31.3, aktif sigara kullanımı:%35.2, %50 ler düzeyinde kan yağı yükseklik oranları saptanmıştır. Bu duruma eşlik eden hastalıkları (tansiyon, şeker, kalp hastalığı gibi) olanların GFH ları olmayanlara göre daha düşük bulunmuştur.

 
Toplantıya Avusturalya’dan katılan, 700’ün üzerinde bilimsel yayında imzası ve 6 kitabı bulunan Prof. Nathan Efron, günümüz teknolojisinin sağladığı imkanlarla artık neredeyse herkes için uygun ve kişinin tam ihtiyacına yönelik lens çeşidinin mevcut olduğunu belirtti. Efron, göz sağlığını uzmanının hastayı tam olarak inceledikten ve ihtiyaçlarını da belirledikten sonra en uygun lensi önerebileceğini söyledi.


Son Dönem Böbrek Hastalığının (Evre 5 KBH; SDBH) Toplumsal Yükü.

SDBH insidensi ve prevelansı ülkeden ülkeye büyük farklılıklar gösterir. Gelişmiş ülkelerdeki SDBH insidensi ve prevelansındaki farklılıkların temelinde etnik, ırksal ve genetik farklılıkların yanı sıra diyabet ve hipertansiyon gibi hastalıkların oranlarının da önemli rolü olduğu düşünülmektedir.

Toplumlarda KBH nın ilerleme hızı farklılığı, hastaların sevk zinciri ve son dönem öncesi süzme derecesi düşük böbrek rahatsızlığı yaşayan hastaların bakımı ve izlemindeki stratejik farklılıklar dünyanın farklı yerlerindeki SDBH (Son evre böbrek hastalığı yani 5. evre) oranlarındaki farklılık katkıda bulunmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde düşük sosyoekonomik düzey nedeniyle böbrek işlevini yerine koyma tedavisi (RRT) lerine ulaşma oranlarının düşüklüğü SDBH oranları ciddi düzeyde etkilemektedir. Örneğin Hindistan ve Pakistan gibi ülkelerde RRT gereksinimi olan hastaların ancak %10 nu bu tedavileri almaktadır. Birçok Afrika ülkesinde RRT ne ulaşma olanağı ya yoktur ya da çok azdır. Yani bu ülkelerde SDBH (son dönem böbrek hastalığı) olan insanların çoğu RRT lerine ulaşamadan ölmektedirler.

ABD inde RRT gerektiren SDBH olan hasta sayısı günümüzde 400.000 aşmış iken gelecek 10 yılda 2 katına çıkacağı tahmin edilmektedir. Ülkemizde ise işlev yerine koyma tedavisi gerektiren SDBH hasta sayısı 60.000 ni geçmiş (belli zaman dilimindeki hastalık sıklığı; milyon nüfus başına 800 civarındadır) olup yıllık %10 luk artış hızına sahiptir. Bu hız son birkaç yılda düşme eğilimine girmiştir. Ülkemizde Türk Nefroloji Derneği Böbrek Kayıt Sistemi verilerine göre son dönem böbrek hastalığı artışlarını gözlenmiştir. Son 10 yılda insidansta 2 kat, prevelansta ise 5 katı düzeyinde artış olmuştur.
 
 
Son dönem böbrek yetmezliğinin (SDBH) başta kardiyovasküler hastalıklar olmak üzere yaratmış olduğu sistemik komplikasyonlar nedeniyle yüksek ölüm ve sakatlık oranı vardır. SDBH hastalarında ölüm oranlarının genel populasyondaki ölümlerden 20-30 kat daha yüksek olduğu bildirilmiştir. Bu hastalardaki en sık rastlanan ölüm nedeni olan kardiyovasküler hastalıklara yatkınlık aslında hastalığın çok daha erken evrelerinde ortaya çıkmaktadır. Son kılavuzlara göre göre azalmış böbrek bağımsız kardiyovasküler risk faktörü olarak tanımlanmıştır. SDBH nın ciddi sistemik komplikasyonları ve replasman tedavilerine ilişkin sorunlar hastaların psikososyal durumlarını ve üretkenliklerini çok olumsuz yönde etkilemektedir.
 
 

SDBH hastaların tedavi ve izlem maliyetleri giderek artmaktadır. Dünyada 2 milyon nun üzerinde diyaliz gören veya böbrek transplantasyonu yapılmış insan yaşamaktadır. Bu sayının gelecek 10 yılda ikiye katlanması tahmin edilmektedir. Geçtiğimiz 10 yılda diyaliz ve transplantasyonun kümülatif global maliyetinin 1 trilyon USD ı geçtiği hesaplanmıştır. Bu ekonomik yük gelişmiş ülkelerde sağlık bütçelerini zorlamaktadır. Daha düşük gelir düzeyi olan ülkelerde ise altından kalkılması mümkün olamayan bir ekonomik ortaya çıkacaktır. Ülkemizde ise 2010 yılında diyalize giren SDBH hastaları için sağlık bütçesinden yaklaşık 1.5 milyar USD harcandığı hesaplanmıştır. İster hemodiyaliz isterse periton diyalizi olsun yıllık maliyeti 23-25 bin USD dır. Ülkemizdeki sağlık bütçesinin %5 den fazlasının SDBH olan hastaların tedavisi ve takibi için harcandığı tahmin edilmiştir.

KBH na yol açan nedenlerin dağılımı ülkeye, ırka, yaşa ve cinsiyete göre farklılıklar gösterir. USRDS ve DOPPS verilerine göre SDBH’na yol açabilen nedenler arasında; diyabet ve hipertansiyon ilk iki sırada yer almaktadır. Dünyanın her yerinde diyabete bağlı SDBH oluşumu giderek artmaktadır. Diyabetik nefropati tüm ırk ve etnik kökenlerde ilk sıraya yerleşmiştir. SDBH nedeni olarak diyabetik nefropati oranı dünyada ortalama %35 düzeyinde iken ABD inde %50 i aşmıştır. Ülkemizde ise Türk Nefroloji Derneği’nin ulusal kayıt sistemi ile verileri de benzer tabloyu ortaya koymuştur. Ülkemizde SDBH na götüren nedenler arasında ilk üç neden diyabet, hipertansiyon ve glomerülonefritlerdir . Diyabet ve hipertansiyon oranlarında belirgin artışlar olmuştur. Son 15 yıl içine SDBH nedeni olarak DM oranı %15 den %39 a HT oranı %10 dan %28 çıkmıştır.

KBH nedeni olarak Diayabetes Mellitus ve Hipertansiyon.

21. yüzyıl, insanlığın geçmişindeki en diyabetojenik ortam olup tip 2 diyabet prevalansı son 25 yıl içinde A.B.D.'de iki kat, Hindistan, Endonezya, Çin, Kore ve Tayland'da üç ila beş kat artmıştır. Ülkemizde de DM sıklığı son 10 yılda iki kat artmıştır. Kısacası DM, pandemi haline gelmiş olan bir sağlık sorunudur. DM lu olguların %20-40 ında geliştiğine göre gelecekte diyabetik böbrek hastalığı sıklığı ve ilişkili sorunlarda daha da artacaktır. KBH nın DM sonra gelen nedeni de hipertansiyondur. Dünyadaki sıklığı değişmekle birlikte ülkemizde yetişkin nüfusun yaklaşık 1/3 ünde hipertansiyon bulunmaktadır. Farkındalığı, tedavi ve tam kontrol oranları düşük olan bu hastalığın kardiyovasküler hastalıklar (koroner arter hastalığı, serebrovasküler hastalık ve periferik arter hastalığı) ve kronik böbrek hastalığı açısından önemli bir risk faktörü olduğu bilinmektedir. Hipertansiyon böbrek hastalığının nedeni olduğu kadar böbrek hastalığının ilerlemesinde de rol oynayan en önemli faktördür.

Erken Tanı. Günümüzde KBH nın erken dönemde saptanmasını mümkün kılacak serum kreatinin ölçümü, GFH hesaplanması ve idrarda albumin ölçümü için basit testler vardır. Gelişmekte olan ülkelerde KBH nın erken dönemindeki hastaların çoğunda tanı konulamamaktadır. Böbrek bozukluğunun erken saptanması çok önemli olup böbrek hasarının komplikasyonlara yol açmasından önce uygun tedavisini mümkün kılar.

 

Önleme ve Geciktirme.

Böbrek hastalığı açısından yüksek riskli olduğu düşünülen bireylerde taramaların yüksek önceliği vardır. Yüksek risk grubundaki bireyler;
• Diayabetik hastalar
• Hipertansif hastalar
• Obezler
• Kalp damar hastalığı olanlar
• Sigara içenler
• Yaşlılar
• DM, HT ve böbrek hastalığına ilişkin aile öyküsü olanlar
• Diğer böbrek hastalığı bulunan bireyler

Güncel böbrek koruyucu tedaviler böbrek yetmezliğinin erken evrelerini de içine alacak şekilde uygulanmalıdır. Renal ve kardiyovasküler hastalığını önleyen anahtar koruyucu önlemler tanımlanmış ve başarılığı olduğu kanıtlanmıştır.

SONUÇ:
• Tüm dünyada ve ülkemizde SDBH olan hasta sayısı giderek artmaktadır. Ancak, asıl büyük tehlikeyi buzdağının su altında kalan kısmı oluşturmaktadır. Kronik böbrek hastalığı prevalansı son evre böbrek hastalığından 100 kat daha fazladır.
• Kronik böbrek hastalığı sıklığının giderek artması sağlık bütçelerini ciddi bir şekilde tehdit etmekte ve altından kalkınması çok güç olan sosyo-ekonomik bir yük oluşturmaktadır.
• Kronik böbrek hastalığı önlenebilir olmasına rağmen, farkındalığının ve erken tanısının düşük olması bunu engellemektedir.
• KBH için en yüksek risk grubunu diyabeti, hipertansiyonu, kalp-damar hastalığı, obezitesi ve ailesel böbrek hastalığı öyküsü olanlar ile yaşlılar oluşturmaktadır.
• Sağlıklı yaşam tarzı değişikliklerinin toplum tarafından benimsenmesi ve uygulanması, düzenli kan basıncı ve kan şekeri ölçüm alışkanlığının edinilmesi, yüksek risk grubunda yer alan bireylerde düzenli tarama yapılması, KBH’nın tanı ve tedavisi için ulusal kılavuzlar geliştirilmesi (tahmini GFH’nın rutin raporlanması ve sevk kriterleri dahil) toplumda KBH sıklığının kontrolüne önemli katkı sağlayacaktır.

 

 


Copyright © populersaglik.com